Yazılar

15 Eyl 2011

bu da diğerleri gibi

"eee, sıkılmaktan nefret ediyorum." Her şeyden ama her bir şeyden sıkılması ve nefret etmesiyle ünlü olan Somurtkan Şirin'in bir bölümde "sıkılmaktan da sıkıldığı"nı hatırlıyorum. Bence, Şirinler köyünün en sağlam karakteriydi Somurtkan Şirin.. ki bu repliği de attı ya gönlünün en derininde bu küçük sıkılgan çocuğun yerini aldı. " devrik cümleden nefret ediyorum."



" hayırdır ya.. neden böylesin?" dedi, yarım saattir muhabbetini dinlediğim, ama ne muhabbet, masadaki yazdığı kadınları aşağılayan, erkeklere de üstünlük kurmaya çalışan biarkadaşınarkadaşı, öküz adam. Çok rahattı. Kendinden emin konuşuyordu. En gıcık olduğum özelliği borazan ses tonu ve diksiyona takılıp kalmış konuşması ile tanıştığım andan beri kendisinden irrite olmamı sağlamıştı. Aslında bu halini sevenler de vardır; ama nerede yaşıyorlardır bilmem.

" nasıl, anlamadım" dedim şaşırmış bir ses tonuyla. "yaağni diyorum işte, neden böylesin.. böyle konuşmuyorsun falan.. sabahtan beri sus pus.. çok sıkılmışa benziyorsun." ha şunu bileydin, siktiğimin öküzü.. sabahtan beri yaptığın ergen muhabbetini dinliyorum, ne olacaktı öküzz!!! dedim içimden tabi; ama ağzımdan " napayım, mizacım böyle" çıktı ve gülümsedim. Yarısı dolu olan rakı bardağımla oynamaya ve diğerlerini dinlemeye devam ettim.

Biraz zaman geçtikten sonra, yani bir yarım kadeh rakılık zamandan sonra yine laf attı. " ne yapıyorsun burada, duyduğuma göre yeni gelmişsin İstanbul'a." Kaş altından baktım ve "Çalışıyorum." dedim. Nerede çalıştığımı sormadan cevap verdim premature soruya, " Bir turizm şirketinde." Peki dedi ve yanındaki arkadaşıma hafiften yazmaya devam etti.
Çok sıkılıyordum masada. İçinde bulunduğum bir grubun yarısından fazlasını tanımıyorsam, ve kendileri de vasıfsız insanlarsa sıkılmaktan alamıyordum kendimi. Eve gidip, pencereleri açıp cereyanda püfür püfür rüzgar eserken uzanmak ne güzel olurdu. Sessiz sessiz...

Zaman geçtikçe ben de açılmaya ve muhabbetlere bir kaç "haha" arka fonuyla katılmaya başlamıştım. Öküzün uzun zamandır bana sarmaması iyi gelmişti. Keyfim yavaş yavaş yerine geliyordu. Tam başlangıçları bitiriyorduk ki öküzün aklına bir şey geldi. " Şey, ya biz bu akşam 10 kişi olmayacak mıydık.. Kimin arkadası gelmedi hele?" " Ya benim arkadaşım gelecekti. Karşı yakadan geliyordu. Trafikte kalmıştır." dedi rahat bir sesle Ayça. "haaa gelir o zaman.. bu arada kız mı o gelecek olan? Benim yanım boş kızsa." "Evet Serdar, kızz; ama sakın rahatsız edeyim deme kızı." "Amaaan sen de be Ayça.. ne olacak bea." bir sus be aq, bir sus.. iç sesimle, bir yerlerine koyarken öküzün, telefonum çaldı.. Bir dakika diyerek pasaj girişin başına doğru ilerledim. Masadan kalktığımın bile farkında değillerdir, eminim.

Ekrana bakmadan açtım telefonu. Arayan karşı komşum, evdeki köpeğimin yalnız kalkmaktan ağlıyor olduğunu ve zaman zaman da ağlamasının ulumaya dönüştüğünü ve bütün apartmanın.... Sözünün tamamlanmasını beklemeden "tamam tamam geliyorum" dedim ve kapattım. sıçtıklarım, apartmandan attırmak için ne yapacaklarını bilmiyolar.. diye içimden küfür ettim masaya dönene kadar. Tam o sırada yerimde birinin oturduğunu fark edip, boştaki sandalyeye yani öküzün yanına oturdum. " Arkadaşlar, benim köpek sorun çıkarmış, eve gitmek zorundayım." dedim. Öküz, "aaaa, Arkadasın da muhabbetine doyum olmuyordu, ahaha" diye anırırken karşımda bana şaşkın şaşkın bakan onu gördüm.

" hayırdır ya. neden böylesin?"