Yazılar

27 Oca 2012

ağacın altına koşardı küçük kız
kolunda ondan da küçük kardeşi..
sığınırdı ağacın altına..
bakardık,
bakardık..
yazılar çıkardı aşağıdan.
bakardık..
selam çakardık leo'ya.

Ne..

Ne! Nee, ne diyorsun?... Güldüm mü ben?.. Oldu mu bu, gerçekten?!!..
Ama ben, ben penceresinin yarısı kaldırımdan yukarıda olan bir evde yaşıyorum. Olur mu ki bu!
Güneş bile gelmiyor ki buraya ama.. Gelmiyor. Sadece pencereye tüneyen köpeklerin, kedilerin yüzlerini görüyorum ben. Sokak hayvanlarını yani.. Onları görüyorum sadece. Yemek istiyorlar ki onlar, bir kap yemek. Belki de sıcak olan herhangi bir şey.. Saksılardan göremiyorlar ama içeriyi.
Saksılarım var benim, hem de ohoooooo bir sürrü.. Böyle dizi verdim camın kenarına onları.. Apartmanların arasından anca gıdım gıdım yetişen güneşi de onlar alıyor pencerenin ucundan. Kar mı yağıyor bilmiyorum ki.. Kardelen de yetiştirmiyorum oysa.
Fesleğenim var iki saksı.. Yaa, unuttular mı kokmayı, hemen dokunup sallıyorum. Kendine geliyor, sarıyor her yeri mis gibi bir koku.... Çoook güzel, insanı mutlu ediyor vallahi.
Güldüğümü söyledin bana.. Evet gülerim ben her fesleğen vakti. Şekspir'den bir sone okurum sonra.. Oynarım eskisi gibi.. Bir de laf arasında anlatmak gerek. İki fesleğen vakti olur evimde, 15 dakika aralı. Boş salona, iki seans oynamalı..
Sessiz olur bütün ev ahalisi, böcüğünden solucanına... Özel locadan izler kediler, köpekler. Bazen de deliler olur müdavimler.
En uzun repliğimi atarım. Klasik komedya olur, tepki gösterirler.
Ama gelirse o araya fesleğen vakti,
işte görürsün güldürür beni en ağır trajediler..
Bu yüzden gülerim sadece o zamanlar. Gülerek gitmek ister insan..
Geldi mi acaba o zaman?!..