Yazılar

4 Ağu 2012

Kroşe

Şehir merkezi-centrum'dan ibaret değildi hayatımız. Hepimizin bir kıyısı, bir köşesi, bir varoşu vardı. İçindeki hayatımız fotoğrafçıya poz veren sümüklü varoş çocuğu kadar değerliydi. Bu değerden memnunduk. Vazgeçmek bu memnuniyetten kendimize yapacağımız büyük bir haksızlık olurdu. Gecenin köründe dinlediğimiz, bizi hüzünlendiren ama sabahında o etkiyi göstermeyen bir şarkıydı hayatımız. Gibi bağlaçlarıyla kurulmuş benzetme sanatlarına mütemadiyen bağlıydı. 

Defterine yazdığı bu son cümleler bir şey anlatıyor muydu bilmiyorum. Edebi cümlelerden kaçınır bilirdik onu, ki yaptığında da pek bi' beğenmezdik yaptığı şeyi. O da beğenmiyordu ki cümleleri kısa, kelimeleri azdı. Bir diğer sayfada ise şunları yazmıştı.


Kendi "y"mi kaybetmesem de, ben de yazabilmeliyim kısa ve etkili şiirler. Bir maniden kalitece bir iki satır yazamıyorum. Benim ruh halim yumruktan kaçınıp, aslında yumruğa koşmakmış. Yüzümde yediğim anda yapamadığım her şeyi yüzümde buluyorum. Gördüğüm her yerde akıp gidiyor. Kaçmadan durduğumda ise bu sefer en diplerimde acı hissediyorum. Bu ise yiyeceğim herhangi bir yumruktan daha uzun ve acılı bir süreç doğuruyor. Bu yüzden "y"mi kaybetmesem de en azından bi' tane "a"yı kaybetmeliyim. Belki o zaman bir şeyler yazabilirim.

Sonuna doğru gittiğinde o "a"yı bile kaybedemediğini anlamış olacak ki, suni yollardan yaptı bu ayrılış hikayesini. Kendiliğinde gitmeyeni tankla, tüfekle, ağır sanayii hamleleriyle kendisinden uzaklaştırdı. İstediği şeyi yapamadığını, yaptığı şeylerde olmayışlarından anlıyoruz.

O tramvayın kalktığı semtin merkezinin iki sokak arkasında bir salıncak vardır apartmanların arasında. Kopacağını düşünüp zincirlerinin korkar bi' çocuk. Başında bekler, sallananları izler. Saçlarının sallanışını görür sallanan bir kızın. Sadece ona dalar, ona bakar. Saatlerce bakar, saatlerce...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder