Yazılar

7 Eyl 2013

Spontane yazıyorum bir kaç kelime. Hepi topu bir cümle ediyor, şayet uyuyorsa yazım kurallarına..
Paragraf olabilecek kadar anlamlı ve bütünlüklü gelmiyor bazen yaşadığım bu kafa. Aralarına bağlaştırıcı kelimeler serpiştirsem de olamıyor bazen, aklımdan geçtiği gibi bu yazdığım şeyler. Üçüncü kişi bakışı eksik, çok çok eksik. Eksik ki bundandır gizli öznesi 'ben' olan cümleler kuruyorum. Kurdum, bi' daha olsun yine kurarım. Pişman olamıyorum, eski pişmanlıklarıma yazın.

Daha yeni, spontane sevdim birini.. Spontane sevebildiğimi öğrendim mesela, bu yaşımda.. Düşünsene trenlere binemiyorum artık. Binince, hele de kafam arkaya yaslanıp bavulların konduğu rafa ve yahut tavana dalınca, aklıma geliveriyor. Aniden ve hiç gitmezmiş gibice. Gitmiyor da zaten. Gitmesini istemediğin ölçüde gitmez der ya herkes. Demiş kabul ettim ben şimdi. İşte bu yüzden binemiyorum trenlere. Buna ben de inanamıyorum açıkçası. Biniyorum çünkü. Yüzünü görebilmek için tozlu, pis tren tavanında. Bindim, ve bi' daha oldu, yine bindim. Binerim..

Kaygı verici ve elzem bir şekilde, tutuldum ben spontane her şeye.. Kaygılandığımı fark ettiğimde başladı tabi ki önce. Hem yakın, hem de uzak olabiliyormuş bazı şeyler. Uzanmanın yetmediği durumlarda red etmek ne güzel planlı ve ilmek ilmek dokunmuş şeyleri.

Gecenin köründe, bunları çatırdata çatırdata yazarken klavyede, spontane bi şekilde geldi yine aklıma:

"Öpücükler, öpücükler.
Ler, ler, ler..."

" (...)
   bir de ben bir de bir saman sarısı, belası başımın."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder